20 Haziran 2012 Çarşamba

Hayat

Doğuyoruz, muhtaç bir halde, senelerce kendimize yetemiyoruz.. İki kişi büyütüyor bizi, birine anne demişler diğerine baba.. Kendimize yetmeyi geçtim, iki harfi yan yana getirmekten öteye geçemiyoruz nice zaman.. Sonra ilk kelimemiz dökülüyor dilimizden, ilk adımımızı atıyoruz, ilk kez kendimize yetmeye başlıyoruz.. ‘Başlıyoruz’ diyorum, çünkü bir kaç yeni yetenek dışında yine mecburuz o iki kişiye.. Günler, haftalar geçiyor; aylar sene olup ardımızda kalıyor.. Ergenlik dönemini, gereksiz onca sınavı, hayatımızın acemilik döneminin son zamanlarını geride bırakıyor ve artık olgun bir insan olmaya başlıyoruz..

İşte hayata dair ne öğreniyorsak o zaman öğreniyoruz.. Kendi ayaklarımız üzerinde durmaya başladığımız zaman, kendi duygularımıza kendimizden başka tercüman bulamamaya başladığımız zaman, hayat öyle bir vurmaya başlıyor ki sillesini; şaşıp kalıyoruz.. Çünkü tecrübesiz bir haldeyiz, ilk defa karşılaştığımız o kadar çok ‘gerçek’ çıkıyor ki karşımıza..
Gerçek tecrübeler, gerçek aşklar, gerçek kayıplar, gerçek hayal kırıklıkları.. Gerçek yorgunluklar, gerçek mutluluklar, gerçek tecrübeler..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder